Allah'ın orucu, iyilikleri yaşamak ve yaşatmaya çalışmak, kötülüklerden
uzak kalmak ve diğer bütün insanları da uzak tutmaya hizmet etmek için tüm
müslümanlara farz kıldığını belirten Doğan, "Ramazanda oruç tutan kimse sahurdan iftar vaktine kadar hiçbir
şey yemiyor, içmiyor. Bu bize şunu gösteriyor. Oruçlu şahıs, alınteriyle,
helalinden kazandığı halde, susadığı halde su içmiyor. Acıktığı halde yemek
yemiyor. Niçin yapıyor tüm bu fedakarlıkları…Allah’ın emrine boyun eğdiği için.
Böyle bir düşünce ve inancı olan bir insan başkalarının malına tenezzül eder
mi, etmez, edemez. İşte bütün mesele o şuurda olmaktır."
değerlendirmesinde bulundu.
Ramazanda toplumun büyük bir kısmının Kuran’la haşır neşir
olduğunu, camilere gittiğini ve mukabeleler okuduğuna işaret eden Doğan, "Müslümanlar olarak her günümüzü Ramazan gibi, Cuma gibi mübarek bilip
tüm hayatımıza bunu yaymak durumundayız. Bunu yaparken de Allah’ın emirlerini
bize gönderdiği Kuran-ı Kerim’i çok iyi bileceğiz, öğreneceğiz. Allah’ın
kullarına hitabı, bir anlamda mektubu olan bu kutsal kitabımızla bağımızı hiç
kesmeyeceğiz. Onu bol bol okuyacağız. Anlamını idrak etmeye çalışacağız.
Anlayamadığımız noktalar olursa da o konuda uzman olan değerli din alimlerine
soracağız." ifadelerini kullandı.
Allah'ın
Müslümanlara ilk emrinin bilgi tahsil etmek olduğunu hatırlatan Doğan, "
Hazreti Peygamberimiz, "İlim Çinde de olsa öğreniniz” , "Beşikten mezara kadar
ilim öğrenin” ve "Faydasız ilimden Allah’a sığınırım” buyuruyor. Dolayısıyla en
önemli görevimiz, faydasız ilim ve bilgilerden uzak durmak, insanların hayrına
olan ilimler öğrenmek ve onu tatbik etmek olmalıdır.
Müslümanların en büyük düşmanı bilgisizlik ve cehalettir. Cehalet ve bilgisizlik karanlıktır. o
karanlığı aydınlatacak ışık ilimdir ve doğru bilgidir." diye konuştu.
İftar
saatlerinde açlık ve susuzluğun da verdiği stres ve sıkıntıyla, insanlarda
acele etme ve sinirlilik hallerinin baş gösterdiğini, özellikle büyükşehirlerde
bazı insanların trafikte maalesef kavgalar bile ettiğine işaret eden Doğan,
"Bu tür davranışlar gerçek müminlere yakışmıyor. Bu durumlarda sabır en
önemli kalkanımız olmalı. Böyle durumlarda oruçlu olan Müslüman kardeşim, bir
iki saniye düşünüp "ben oruçluyum” desin. Kendine çeki düzen versin.
Karşısındaki de neticede bir Müslüman, o zaman belki o da "evet ya oruçluyuz,
sabredelim” diye içinden geçirir. Belki de oluşabilecek bir çok olumsuzluk
böylece basitçe çözülebilir." dedi.
Düzenlenecek
programlarda iftar sofralarının çok lüks olmamak kaydıyla makul şekilde
kurulması ve israftan mümkün olduğunca sakınılmasının önemini dile getiren
Doğan, iftarların maddi yönünden çok manevi boyutunun öne çıkarılmasının daha
makbul olacağını belirtti.
Doğan sözlerini
şöyle sürdürdü:
"Pahalı
iftarlarda harcanacak parayla gerçek ihtiyaç sahibi insanlara mütevazı iftarlar
verilmeli. İftar daveti vererek dostlarını ve akrabalarını ağırlamak güzel bir
davranıştır. Ama bu sofralar sadece dost,arkadaş ve akrabalara yönelik
olmamalıdır. Fakir ve ihtiyaç sahibi müslüman kardeşlerimizi de bu sofralara
davet etmeliyiz. Ramazan zengin işadamı ve bürokratların kendileriyle aynı
statüde olanlarla buluştuğu, fakirin de fakirle iftar ettiği bir ay değildir ve
olmamalıdır. Aman ha iftar sofralarını sadece birbirimizi ağırladığımız israf
sofralarına dönüştürmeyelim. Ramazan bizi değiştirsin, biz ramazanı
değil." değerlendirmesini yaptı.
Diyanet İşleri Başkanlığı öncülüğünde yapılan Hicri Takvim Kongresi sonrasında
açıklama yapan Başkan Görmez’e de çok teşekkür eden Doğan, "Bu kongre
sonunda açıklanan kararlar inşallah ümmetin birlik ve beraberliğine vesile
olur. Artık farklı İslam ülkelerinde farklı günlerde ramazana başlama, farklı
günlerde bayram yapma durumu ortadan kalkar. Bu İslam ülkeleri arasında ilmen
ve fikren yardımlaşma biçimidir. İnşallah tam bir birlikteliğe de kapı
açar."diye konuştu.
AA